Eren Tunç

Tarih: 23.06.2025 09:43

GÜZEL BİR GÜN

Facebook Twitter Linked-in

Buse, teknenin arkasında, motorun oluşturduğu köpürmeleri seyrediyordu. Ahmet Bey, kardeşini kaptan köşküne  çağırıp, direksiyonun koltuğuna oturttu, kendisi de yan koltuğa geçti, nasıl kullanılacağını anlatmaya başladı. Ahmet Bey:

‘Sert ve dalgalı suda hızlanmıyorsun, yavaşlıyorsun hatta gerektiği noktalarda mesela; bize yaklaşan dik bir dalgada gazı tamamen kesiyoruz. Hızlı ilerliyor olsak bile dönmek  için dümen kırmaya başlamadan önce yavaşlıyoruz. Motora geri yol vereceğimiz  zaman (tornistan), bunu dalgalara karşı yapmıyoruz.’

Buse için tekne kullanmak çok zevkliydi, hayatında ilk kez tekne kullanmıştı. Buse abisiyle yer değiştirip, direksiyona Ahmet Bey geçti. Kardeşine aferin miço diye takılıyordu. Eliyle sağ tarafı göstererek

Ahmet Bey:’ Şurası yarın arabayla gideceğimiz Didim’in merkezi, tekneyle de Didim’e gidilirdi ama bazı noktalara arabayla gitmek gerekir. Sol tarafta şu an gideceğimiz yer.

Varacakları yere varmışlardı, teknenin motorunu durdurup, çapayı denize indirmişti. Burası Yusuf Ağa, Halil Ağayla geldikleri arsalarının da, olduğu Gürçamlar Köyündeki Taşlı plajıydı. Buse de hayran kalmıştı, denizin mavisiyle, ormanın yeşilinin buluştuğu. Hemen telefonuyla çevrenin güzelliğini kameraya çekti. Her zaman ki gibi sessiz, sakin bir yerdi, önceki geldiklerinde karavan alanı boştu, bu sefer, burayı keşfeden doğa tutkunu birkaç aile gelmişti. Vakit öğlene geliyordu. Teknede masaya karşılıklı oturulmuştu. Buse,  evde hazırladığı yiyeceği, içeceği sepetten çıkarıp, abisine ikram etti. Yeme, içme devam ederken Ahmet Bey, cep telefonunu eline almış. İnternette yakın çevrelere bakınıyordu. Kardeşi Buse, karşılıklı oturdukları için, abisinin telefonda ne yaptığını göremiyordu. Yemekler yenmiş, içecekler içilmişti. Denizin ortasında piknik yapılmıştı. Ahmet Bey, çapayı yukarı çekip, motoru çalıştırmıştı. Tekne hareket etmiş Buse eve dönüşe geçtiklerini zannediyordu.

Ahmet Bey :’ Nasıl, ortamı beğendin mi? En çok ne hoşuna gitti?

Buse : ‘ Çok teşekkür ederim abicim, hayatımın en güzel günüydü. Denizin ortasında piknik yapmak güzeldi. Denizin mavisi, toprağın kahverengisi, ormanın yeşili, gökyüzünün mavisi tam bir renk döngüsü… Çok keyif aldım.’

Ahmet Bey :’ Hemen eve gitmiyoruz, daha vakit erken, sana sürprizim var, sabret gidince göreceksin.

Ahmet Bey, teknede yemek yerken cep telefonundan baktığında yakın çevresinde Muğla’nın Milas ilçesine bağlı Kıyıkışlacık isminde mahalle çıkmıştı, yarım saatlik bir gidişten sonra Kıyıkışlacık mahallesine varmışlardı. İskeleye yanaşıp, can yeleklerini çıkarıp, tekneyi bağladılar. Burası tarihle günümüz iç içeydi. Mahallenin içinde Iasos antik kent vardı. İlk önce Ahmet Bey, kardeşiyle antik kentte doğru yürüyüşe geçtiler. Antik kentin girişindeki

levhada

Iasos Antik Kenti

Üç tarafı denizle çevrili bir yarımada üzerine kurulmuştur. Mitolojiye göre Argostan gelenler tarafından kurulduğu ve ismini kolonistlerin başı Iasostan aldığı  söylenmektedir. M.Ö. 5. yüzyıla kadar Iasos hakkında eski kaynaklarda bilgi yoktur. Kentin kurulduğu alan önceleri bir ada iken daha sonra adanın denizle birleştiği berzah dolmuş ve ada, yarımada haline dönmüştür. Antik kente ait önemli yapılar bu yarımada üzerinde yer almaktadır. Bouleterion (Antik Yunan devletinde 500’ler meclisinin yeri)Agoranın güneyinde dikdörtgen biçiminde bir yapıdır. Yapımı, Iasos’un Miletlilerin kontrolü olduğu dönem olan MS 1.  yüzyıla dayanmaktadır. Birisi binanın kuzey tarafında, diğeri de binanın ön duvarında bulunan iki girişle toplantı odasına ulaşılabilmektedir. Bu bölümden dar bir geçit kullanılarak Agora stoasının doğusunda bulunan arşive ulaşılmaktadır. Binanın Roma döneminden kalan son hali Milet Bouleuterionuna benzemektedir. Günümüzde bina duvarının kalıntıları, oturma

bölümünün bazı parçaları ve kapalı koridor görülebilmektedir. Dış Surlar, İlk çağ kentinin biraz dışından başlayan ve yaklaşık 1,5 kilometre devam eden surlar, tamamlanamamış bir ön savunma düzenine aittir. Doğu Bazilikası, kentin kuzey doğusunda yer alır. Temelleri ve sütunları görülebilir. M.S.5.yyın sonunda yapılmıştır. Bazilikanın kuzeyinde şehrin kemerli doğu giriş kapısı yer alır. Liman, ağzında yer alan kule mendirek kulesi olup bir ortaçağ yapısıdır. Karşıtı olan kule yıkılmıştır. Kullandıkları çağlarda her iki kule arasına zincir gerilmek suretiyle istenmeyen tekneler limana alınmazdı. Mezarlar, kentte her tür gömme yapılmıştır. Kent içinde agora Arkaik çağ mezarlığı olarak bilinmektedir. Roma çağı mezarlığının batısındaki kayaya oyulmuş mezarları ile oda mezarlar yer alır. Kentteki en Unlu mezar ise, halk arasında balık pazarı olarak bilinen dört yanı revaklarla çevrili, Roma dönemine ait mezardır. Mezarın tüm mimari konutları İtalyan yenileme uzmanlarınca restore edilerek gösterilmiştir. Yapı 1995 yılında "Balık Pazarı Açık Hava Müzesi" olarak ziyarete açılmıştır. Orta Çağı Kalesi, kentin en yüksek kesiminde ve tam ortasında yer alır. Surlar, kentte, kenti koruyan ve Büyük sur olarak bilinen iki sur vardır. İkinci sur yaklaşık 3500 m. Uzunluğunda yöresel blok taşlarla kent savunmasından çok bölge savunması için yapılmıştır. Tiyatro, Kentin ortasında yer alan yükseltinin kuzey doğu yamaçlarında kurulmuştur. Helenistik çağ tiyatrosunun günümüzde Roma çağında yapılan tadilat ve  eklentileri görülebilir. Çevresi büyük boy taşlarla harçsız olarak yapılan tiyatro çok eğimli bir bölüm üzerine yapılmıştır. Yirmi bir sıra olan merdivenler hepsi beyaz mermerden yapılmıştır ve epeyce sağlam olarak günümüze kadar ulaşmıştır.’

Levhada yazan yazıları okuduktan sonra içeri girip, dolaşmaya başladılar. Kent geniş bir alana yayılmış bazı yerler düzlük bazı noktaları da yüksek tepeliklere kurulmuş. Ahmet Bey, Buse toprak, taşlı yokuşu tırmanmaya çalıştılar. Yokuşun başına çıktıklarında, en yüksek noktalardı sanki deniz ayaklarının altında gibiydi. Uzaktan küçük görünen tankerler, yakından görünce dev yaratık görmüş gibi ürpertiyordu. Kentin bazı yerleri yıkılmış, bazı yerleri tarihe meydan okurcasına ayaktaydı, en iyi korunan yeri agorası ve tiyatrosuydu. Iasos’ular sanata önem veriyorlardı bunun en güzel örneği; tiyatroyu en güzel yere yapmalarıydı. Antik kentin dolaşmaya devam ettikçe zeytin ve incir ağaçlarıyla iç içe oluşu, denizin güzelliklerinden faydalanması güzel bir görüntüydü. Çeşitli şekilde mezarlar vardı. Bu çok tanrılı dini gösteriyordu. Ahmet Bey ve Buse güzellikleri gezmeye, doyamadılar. Gezi bittiğinde antik kentin yakınlarındaki, sahilde bulunan Ceyar’ın yeri isimli, otantik görünümlü, restoranda akşam yemeğini yemek için boş masaya oturdular. Sadece balık ürünleri bulunan restorandı. Ahmet Bey ve Buse magri balığı sipariş edip, yanında rakı içtiler, yemek bittiğinde hava kararmak üzereydi. Tekneye gidip, can yeleklerini taktıktan sonra Ahmet Bey halatları çözüp, kardeşi Busenin yanına, kaptan köşküne geçip, teknenin motorunu çalıştırıp, hareket etmeye başladılar. Buse ve Ahmet Bey ilk defa, hava kararıncaya kadar uzun bir aradan sonra vakit geçirmişlerdi. Akbük’e döndüklerinde hava kararmıştı.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —