Gülper Yılmaz

Tarih: 23.06.2025 09:39

HAZİRAN 2025 AYLIK DURUM GÜNCELLEME ÖZET.

Facebook Twitter Linked-in

ABD liderliğindeki Batı Dünyasının Ukrayna Savaşı ile başlattığı ÇHC - Rusya Federasyonu Bloğunun yükselişini engelleme operasyonları Ukrayna toprakları dışında  ilerleme kaydetmiştir. Ukrayna Savaşı ile ABD etrafında birleşen Batı Dünyası; nükleer silah tehdidini ortadan kaldırmak için öncelikle balistik füzelere karşı uzaydan deniz tabanına kadar uyarı sistemlerine yatırım yapmış, uzayı da uluslararası anlaşmaları delerek silahlandırmıştır. Buna rağmen Hindistan - Pakistan çatışmasından alınan derslere göre Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin’in nükleer caydırıcılık, başta nadir toprak elementleri ve petrol olmak üzere doğal kaynakların kontrolü, insan gücü ve konvansiyonel üstünlük üzerine kurguladığı genişleme modeli hala önlenememiştir. Yani Batı Dünyasının niteliksel üstünlüğü henüz ÇHC - Rusya Federasyonu bloğunun nicel - sayısal üstünlüğüne dayalı direncini kıramamıştır. Donald TRUMP’ın izlediği “ABD borç batağında” teziyle izlediği ekonomik savaş öncelikli politikaların gerekirse askeri güç kullanarak toprak ilhakı seçeneğini dışlamadığını,  ABD merkezli küresel sistemde otokratik bir düzen kurma hedefine odaklandığını gözardı edemeyiz.

Küresel sistemde ABD’nin rakipleriyle olan ilişkilerinde Evanjelik ve Anglo Sakson çevreleri “kötü polis” kendini “iyi polis” olarak konumlandırmaya çalıştığını görüyoruz. Bu kapsamda İsrail ve İngiltere’nin koçbaşı şeklinde saldırganlaştığı, ABD’nin de taleplerini zorla kabul ettirmeye çalıştığını gözlemliyoruz.

İngiltere’nin AB ile birlikte Evanjelik politikalara muhalif görüntüsü nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkelerde aptalca umut kapısı oluşturmaktadır. AB’nin ABD ile sorunlu görünümü de ÇHC’nin aynı iyimserlikle hareket etmesini sağlamaktadır. Ayrıca, Batı Dünyasının derin istihbarat yapılanması ile savaşanlara nokta hedefleri sağladığı, Türkiye’de de net olarak görüldüğü gibi işbirlikçi siyasi liderlere toplumsal muhalefete karşı operasyon desteği verebilmektedir.

ABD Başkanı Donald Trump, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler dışında dışında kalan ülkelerin ÇHC - İngiltere - AB  işbirliğiyle küresel ısınma ve iklim değişikliği kapsamında çevreci önlemlere ivmelenerek ağırlık verdikleri gözlemlenmiştir. Japonya; çok kısa sürede çözünebilen plastik ve ambalaj buluşlarıyla da çevre kirliliği ile savaşta önemli bir adım atmıştır.

Devam eden krizlerde finansal  yatırımcıların “güvenli liman” algısında kısmi değişiklikler olmuştur. Bu değişikliklerde küresel şirketlerin hisselerini stabil kripto paralara endekslemesi önemli rol oynamıştır. Bu kapsamda yeni sıralama, stabil coin, altın, döviz, bitcoin şeklinde oluşmuştur.

KÜRESEL

NATO Genelsekreteri Mark Rutte; üye ülkelerin ABD’nin istekleri doğrultusunda savunma harcamalarını GSMH’lerinin %5 ve üzerine çıkarmaya başladığını duyurmuştur. NATO’nun orta ve uzun vadeli yatırım programlarının 25-26 HAZİRAN 2025’te HAUGE’da güncellenmesi beklenmektedir.

ÇHC’nin nadir elementler kozu: Kullanımda olan nadir elementlerin %70’i ÇHC tarafından işletilmektedir. Batı Dünyasının kendi kontrolündeki bölgelerde daha fazla nadir element bulunmasına rağmen bunların işletilmesi çevre sorunları yaratacağı ve ekonomiye kazandırılmasının on yıllarca süreceği hesaplanmaktadır. ABD bu gerçekten hareketle nispeten daha ekonomik olan Grönland ve Ukrayna nadir elementlerini işletmek için her yolu denemektedir.

ABD’nin küresel liderliğini küresel hakemlik pozisyonuna yükseltmesi NATO’dan çıkışını  gerektirecek mi?

ABD’nin; 06 HAZİRAN 2025’te Brüksel’de elli ülke ile gerçekleştirilen Ukrayna’ya yardım toplantılarına katılmaması,

Polonya’nın Rusya Federasyonu ile savaşa hazırlıklarının artırılması ve düşünce kuruluşlarının ABD’nin Polonya’ya özel önem verilmesi gerektiğini vurgulaması… B-9 ülkeleri ve NATO’nun yeni şefi İngiltere mi?

Kapitokrasi; postmodern krallıklara mı karşılık geliyor?

Batı Dünyasının yerel çatışmaların yanısıra uluslararası savaşlarda değişik düzeylerde özel şirketleri kullandığı biliniyor. Ancak özel şirketlerin tek başlarına savaşın kaderini belirleme kapasitesine ulaşıp ulaşamayacağı konusunda şüpheler vardır. Kapitalizmin devletlerden daha çok bireylerin siyasal etkinliğini önemsediği bir ortamda Elon MUSK gibi bir kişinin Ukrayna, ÇHC, Güney Afrika Cumhuriyeti hatta Türkiye gibi devletlerin diplomasisine aracılık ve STARLINK aracılığıyla sağladığı imkanlarla etki ettiği biliniyor.

ABD’nin gümrük vergileri uygulamalarında özellikle ilaç sektöründe sıkıntılar görülmektedir.

Göçmenlerle ilgili politikalarda daha da sıkılaşan bir atmosfer. Yaklaşık 500 bin göçmenin vatandaşlığı iptal edilebilir.

ABD Başkanı Donald Trump, ulusal güvenlik gerekçesiyle 12 ülkenin vatandaşlarının ülkeye girişini yasakladı.

Bu ülkeler Afganistan, Myanmar, Çad, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Ekvator Ginesi, Eritre, Haiti, İran, Libya, Somali, Sudan ve Yemen.

Trump, Başkanlık Kararnamesi ile 7 ülkenin vatandaşlarının ABD'ye girişlerine de kısmi kısıtlamalar getirdi.

Bu ülkeler Burundi, Küba, Laos, Sierra Leone, Togo, Türkmenistan ve Venezuela.

Ukrayna Savaşında ABD’nin etkisi azalıyor mu?

“… ABD; güçlü ve müreffeh bir Hindistan'a duyulan ihtiyaçtan söz ederken, Hindistan'ın çok güçlü veya müreffeh olmasını da istemiyor. Çünkü bu ABD'nin tek kutuplu hegemon olarak düşüşünü hızlandıracak şekilde küresel sistemsel çok kutupluluğa geçişi hızlandırabilir. ABD en yakın müttefikleri de dahil her zaman olduğu gibi Hindistan’ın yükselişini kontrol etme ihtiyacını gözardı edemez.

Tüm bunlar göz önüne alındığında, eğer yakında bir rota düzeltmesi olmazsa ve Hindistan ABD'ye tabi olmayı reddederek meydan okumaya devam ederse, o zaman ilişkilerindeki yeni bulunan sorun daha büyük eğilimleri tetikleyebilir. Örneğin, Hindistan-ABD ilişkilerindeki devam eden sorun, Trump'ın Çin ile ilişkilerini tamamen dondurmasına paralel olarak Rusya Federasyonu etkisiyle ÇHC - Hindistan ilişkilerinin her zamankinden daha sıkı hale gelmesi olasılığıdır…

…Sonuç olarak, Güney Asya gerçekten yeniden şekillendirilebilir, ancak Trump 2.0'ın şu anda öngördüğü şekilde değil..”

BÖLGESEL

NATO Müttefiki olmasına rağmen; 1998’den itibaren; Türkiye’nin etki ve ilgi alanları içinde kalan Balkanlar, Ortadoğu, Kafkaslar, Afrika dahil bütün bölgelerde “lider ülke” pozisyonu bulunmamaktadır. Balkanlar, Karadeniz Havzası ve Doğu Akdeniz Yunanistan’a; Afrika ve Ortadoğu faaliyetlerinde Fransa - İngiltere - İsrail - YPG - Suudi Arabistan, BAE, Katar ve diğer Sünni Arap ülkeleri taşeronluğunda İran ve Türkiye’yi kuşatacak şekilde rol paylaşımları yapılmıştır.

İsrail’in İran’a karşı giriştiği askeri harekatın arka planına baktığımızda şunları da not edelim:

ABD - İran görüşmelerinde anlamlı bir ilerleme sağlanamamıştır. İran’ın dini lideri HAMANEY’in tek başına engel haline geldiği algısı güçlenmektedir. İran’ın Lübnan üzerinden geliştirdiği yeni ilişkiler İsrail ve Batı ile pazarlıklarının dışa vurumu olarak görülmektedir. İran Dışişleri Bakanı Arakçı’nın Lübnan ziyareti, Tahran'ın Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Aoun ile ikili ilişkilerini güçlendirme konusundaki ciddiyetini, İsrail'in bazı Lübnan topraklarını işgalini reddeden resmi tutuma verdiği desteği ve Lübnan hükümetinin devam eden ABD öncülüğündeki İsrail saldırganlığı sırasında yıkılanları yeniden inşa etme çabalarına verdiği desteği yansıttı.

Kafkasya Bölgesinde Batı Dünyasının Rusya Federasyonu ile işbirliği zeminini genişlettiklerini gözlemliyoruz. Bu kapsamda Yunanistan Ermeni Apostolik Kilisesi Ermeni Piskoposluğu Başkanı ve Ermeni-Yunan Dostluk Grubu üyesi Misak Hovsepyan'ın da eşlik ettiği Yunanistan Ermenileri Birliği, AB Ermenistan Delegasyonu Başkanı Vasilis Maragos ile bir araya geldi.

Yunanistan Ermenileri Birliği basın servisinden edindiği bilgiye göre , görüşmede AB-Ermenistan ilişkileri, AB'nin Ermenistan'ın sınır güvenliğindeki rolü ve Ermeni vatandaşlarının AB ülkelerine vize almada yaşadıkları sorunlar ele alındı.
AB Gözlem Misyonu'nun rolü ve Ermeni vatandaşlarına AB ülkelerine giriş vizelerinin serbestleştirilmesi konusunda görüş alışverişinde bulunuldu.

Diğer taraftan Batı Dünyasının Ermenistan-Rusya Bölgesel İşbirliği Forumu Haziran'da Erivan'da başladı.  Toplantıya, Ermenistan Parlamentosu Başkanı Alen Simonyan ve Rusya Federal Meclisi Federasyon Konseyi Başkanı Valentina Matviyenko da katılmıştır. Forumda Ermeni ve Rus uzman grupları, valiler, şehir yöneticileri ve diğer temsilciler katılarak ilişkilerin geliştirilmesi, yatırımlar, ticaret ve ortaklık konuları ele alınmıştır.

ULUSAL DURUM

Adım adım ekonomik çöküşe sürüklenen Türkiye; Adalar Denizi, Doğu Akdeniz’den sonra Suriye’de de askeri ve siyasal pozisyonlarını kaybetmiştir. Suriye Devlet Başkanı Ahmet ŞARA’ının İsrail ve Arap Ülkeleri ile ilişkilerinde aldığı pozisyon Türkiye’nin bölgedeki önemini daha da azaltmıştır. Dolayısıyla İngiltere’nin 1990’larda başlattığı “Atlantikten Çin Denizine kadar” la başlayan provokasyonu Ortadoğu Bölgesine itilen “Federal Anayasa şemsiyesi altında göçmenlerle bölgesel güç olacaksınız” şekline dönüşmüştür.

Türkiye’nin eski SSCB veya Yugoslavya gibi çöküşü için Yeni Anayasa çalışmaları kapsamında Arapça ve Kürtçenin resmi dil statüsüne alınması yönünde Cumhur İttifakı ile CHP yarış halindedir.

Dayanılmaz sorunlarla harekete geçen %70’e varan toplumsal muhalefetin açıkça “gazını almakla görevlendirilen” CHP’ye takılan küçük siyasal partiler de şerefsizliğe ortak olmuşlardır. Küçük siyasi partileri taşeron olarak kullanan AKP ve CHP’nin sonuçta DEM PARTİ güdümünde vatanseverleri kodese sokma işbirliği içinde olacakları kuvvetle muhtemeldir. Çünkü TSK ve diğer güvenlik birimlerinin namluları artık halka dönmüştür.

HAVZA YÖNETİMİ

Japonya'daki araştırmacılar, deniz suyunda saatler içinde çözünen bir plastik geliştirdiler. Bu, okyanusları kirleten ve yaban hayatına zarar veren modern bir belaya karşı potansiyel bir çözüm sunuyor.

Bilim insanları uzun zamandır biyolojik olarak parçalanabilen plastiklerle deneyler yaparken, RIKEN Yeni Madde Bilimi Merkezi ve Tokyo Üniversitesi'nden araştırmacılar, yeni malzemelerinin çok daha hızlı parçalandığını ve hiçbir kalıntı iz bırakmadığını söylüyor.

Avrupa Yatırım Bankası önümüzdeki üç yıl boyunca su kirliliğini azaltmaya, su israfını önlemeye ve su sektöründeki yenilikçi işletmeleri desteklemeye yardımcı olacak projelere 15 milyar avro (17 milyar dolar) yatırım yapma sözü verdi .

Uluslararası Enerji Ajansı'nın (IEA) yıllık Dünya Enerji Yatırımı raporuna göre, yenilenebilir enerji, nükleer ve enerji depolamayı da kapsayan temiz enerji teknolojilerine, fosil yakıtlara beklenenin iki katı olan 2,2 trilyon dolarlık yatırım yapılması bekleniyor.

Raporda, 2025 yılında yatırımların 450 milyar dolara ulaşmasının beklendiği güneş enerjisinin en büyük faydayı sağlayacağı, pil depolama harcamalarının ise 66 milyar dolara çıkması bekleniyor.

ABD Senatosu ise harcanmaya  ABD İklim ve temiz enerji fonlarını başka alanlara transfer etme konusunda tartışmalar yapıyor. Bu kapsamda daha önce konutlara sağlanan güneş enerjisi desteği de iptal edilmiştir.

YATIRIM ORTAMI

Beyin ve sermaye göçünün yönü hala Batı Dünyasına doğrudur. Batı Dünyasının zengin finansman yatırım seçenekleri, görece şeffaflık algısı bu göçün kısa ve orta vadede değişmeyeceğine işaret etmektedir.

Krizlerin ve sıcak çatışmaların yaygınlaştığı bir ortamda Batı Dünyasının risk algıları hala düşüktür. Diğer taraftan ÇHC - Rusya Federasyonu bloğunda dahi güvenli liman algıları değişmektedir. ABD Tahvilleri ve altına alternatif olarak küresel şirketlerin desteklediği stable coinler yeni bir sürecin ivmelendiğini teyit etmektedir.

Küresel ortamda can ve mal güvenliği konusunda duyulan endişeler yatırımcıları bağımsız ve menkul varlıklara doğru sürüklemektedir. Gelişmiş ülkelerde bankacılık sistemi dışında kalan yatırım ve finansman şirketlerinin bankalara göre daha fazla başarılı olduğunu teyit etmektedir.

Enerji sektöründe geometrik dizi şeklinde artan taleplerin karşılanabilmesi henüz mümkün değildir.

Artan otomasyon ve yapay zeka uygulamaları nedeniyle gıda konusunda sorun olmayacağı değerlendirilmektedir. Ancak temiz su konusunda sorunların katlanarak artması söz konusu olabilir.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —