Metin Çağan


Nefret ve Öfke Dolu Toplum Olduk


Öfke, aşırı kızgınlığı ifade eden tepkisel bir ruh hâlidir. Yani genel olarak olumsuz bir durum karşısında kişide oluşan sinirlilik hâli şeklinde, nefret ise çok daha yoğun bir duygu olarak başkalarının kötülüğünü istemeye varan bir tiksinme, iğrenme hâli olarak ifade edilmektedir.

Hayatta birçok olumsuzlukla karşılaşan insanın hiç öfkelenmemesi elbette mümkün değildir. Hepimiz hayatımızda kızmış, üzülmüş ve sabredemeyeceğimizi düşündüğümüz birtakım olaylarla karşılaşmış olabiliriz. Bu durumlar elbette ki kaçınılmazdır. Ancak bu olayların etkilerinden kendimizi arındıramayacağımız anlamına gelmez, öfkeyi kontrol altına almak zor olsa da mümkündür. Öfkeye hâkim olmak, nefse hâkim olabilmenin bir sonucudur.

Öfkesini engelleyemeyen insan, öfkeli ruh hâliyle normal düşünemez, duygusal davranır, mantıklı hareket edemez. Öfke, insanın iradesini zayıflatarak onu her türlü olumsuz yönlendirmeye açık hâle getirir. Daha sonra da pişman olacağı şeyler yapabileceği gibi telâfisi mümkün olmayan zararlara da yol açabilir.

Ülkemizde özellikle son yıllarda insanlar neden bu kadar öfke ve nefret dolu, her an patlamaya hazır bir bomba gibi gerçekten?

Acaba dünyanın her yerinde mi böyle, yoksa yaşadığımız coğrafya ve ülkemizdeki hayat şartları mı insanları buna itmekte?  

Evde, iş yerinde, çarşıda, pazarda, trafikte, okulda, farklı mekânlarda velhasıl hemen hemen her yerde şiddetin boyutu her geçen gün artarak devam etmekte, herkesin sabrı taşmak üzere, herkes öfkeli, herkes gergin... Aile bireyleri arsında miras paylaşımlarında kan akmakta; günlük haberlerde hep cinayet, gasp ve şiddet haberleri dolu. Bir anda en küçük tartışmalar bile kanlı kavgalara dönüşmekte... Yasaları, cezaları hiçe sayan, suç işlemekten çekinmeyen bir kesim oluşmuş durumda.


Ne acıdır ki toplumun değer yargılarının olumsuz yönde nasıl değiştiğini günbegün hepimiz üzülerek izlemekteyiz. İnsanların içindeki öfke çok büyük, herkes herkese kuşkuyla yaklaşmakta…


Toplumda birbirini seven, sayan, değer veren insanlar çok azalmış durumda. Günümüzde bir anlık öfke sonucu kin ve nefretini açığa çıkaran, karşısındaki insanın – insanların – varlığına tahammül edemeyen insanlar her an çoğalmakta. “Öfkeli bir adamın içi zehir doludur” diyor Çinli düşünür Konfüçyüs. Ne kadar da haklı. En ufak bir olumsuzlukta herkes birbirini kırmakta, suçlamakta çünkü.  


İçinde büyük bir karanlık, kin ve nefret besleyen kişiler sanırım sevgi nedir bilmeyen insanlar… Küçük yaşlarda temel ihtiyaçları yeterli ve dengeli şekilde karşılanmamış; sevgi, şefkat ve ilgi görmemişler, gerçek anlamda hiç sevilmemiş ve sevmemişler anlaşılan!..

Çevrenizde mutlaka rast geliyorsunuzdur; en işlek yerlerde, sokakta, parkta büyük, küçük her yaş grubundan erkek, kadın, genç kızlar, bacak kadar çocuklar bile birbirlerinin anasına sövmeden cümle kuramıyorlar. Sokak ortasında birilerine bağıran, küfredenler; telefonda konuştuğu kişiyle dövüşen ya da konuştuğu kişiye tehditler savuran, hakaret edenler ve dahası çoğalmadı mı?

Yaşanan bu durumlar çok vahim, endişe verici!.. Hakaret, küfür normalleşmiş durumda. Toplum olarak kendini ifade etme ve iletişim becerisi seviyemiz yerle bir olmuş durumda.

Son yıllarda giderek artan başta kadın ve çocuk cinayetleri, bireysel silahlanma, trafikte yaşanan ölümlü olaylar, sokak kavgaları toplumda biriken öfkenin bir sonucu… Yüreklerde birikmiş bunca kin, nefret, öfke varken insanın doğru davranışlarda bulunacağını düşünmek nasıl mümkün?


Ekonomik sıkıntılar, gelecek kaygısı, umutsuzluk, baskılar, adaletsizlik… insanları giderek daha saldırgan hale getirmekte.


Öfkenin, nefretin, şiddetin sıradanlaştığı bir toplumlarda huzurdan, güvenden ve refahtan bahsetmek mümkün mü?
*
Öfke ile ilgili belki de hemen hemen hepimizin bildiği ama göz ardı ettiği “Yılan ve Testere” hikâyesini paylaşmak istiyorum. 
*
Bir yılan, bir marangoz dükkânına girer.
Köşeyi döner dönmez yerde olan bir testerenin üzerinden sürünürken testerenin keskin diplerine temas edince biraz yara alır.
O anda acıyla tepki verir ve testereyi ısırır. Bu sefer de ağzı çok fena kesilir.
Ne olduğunu anlayamayan yılan, testerenin kendisine saldırdığını zanneder.
Bu yüzden öfkeyle testereyi bütün gücüyle çepeçevre sarar, onu öldürmek ister.
Ancak çok acıdır ki yılan, bu hareketiyle kendi kendini testereye sürterek vahşi bir şekilde öldürür.
*
Öfke emelleri çok eskiye dayanan ve biriktirilen herkesin içinde var olan bir duygudur. Hayatta kimi zaman öfke ile hareket eder, bize zarar vereni biz de incitmeyi çok arzu ederiz.  Neye tepki verdiğimizin bir önemi yok. Gözlerimizi öfkeye kapattığımızda içeride gördüğümüz şey gerçek duygumuzdur. Aslında farkında olmadan kendi kendimizi üzmüş olduğumuzu hissederiz. Bu nedenle, her gün hiç ara vermeden, her türlü şiddet haberleri dinlediğimiz, okuduğumuz, izlediğimiz yaşadığımız bu günlerde, nefret ve öfkeye – zor da olsa – sevgiyle karşılık vermeye gayret etmeliyiz.

YAZARLAR