Son günlerde yaşanan siyasi gelişmeleri, sadece yüzeyde görünen olaylar olarak değil, Türkiye siyasetinin derinliklerine etki eden bir sürecin parçası olarak değerlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Gerek Levent Gültekin ve halen yurtdışında FETO iltisaklı görülen YouTube yayıncılarının analizleri, gerekse Gürsel Tekin hakkında ortaya atılan iddialar, aslında CHP'nin Atatürk'ün belirlediği temel çizgisinden kasıtlı olarak uzaklaştırıldığını gösteren önemli işaretlerdir.
CHP'nin Atatürk Çizgisinden Kopuşu ve Sonuçları
Öncelikle, hem Kemal Kılıçdaroğlu'nun hem de Özgür Özel'in ekonomi politikalarında Mehmet Şimşek'in liberal çizgisine yakın durması, partinin halkçı ve kamucu ekonomik tezlerden koptuğunun bir göstergesidir. Kılıçdaroğlu, daha önce iktidarın yolsuzluklarını ve mal varlıklarını araştırmayı gündeme getirmişken, Özgür Özel'in bu konuları rafa kaldırması, erken seçim talebinde bulunmaması ve toplumsal muhalefeti oyalayarak belediyelere yönelik olası operasyonlara karşı hazırlıksız yakalanması, bu kopuşun somut örnekleridir.
Her iki liderin de "Türk Milleti" söylemini aşındırması ve Atatürk'ü sadece gerektiğinde bir propaganda aracı olarak kullanması, partinin ideolojik zeminini kaybetmesine neden olmaktadır. Bu durum, Suriye'deki sözde "Milli Birlik, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu" gibi çalışmaların, dışarıdan, özellikle ABD-İsrail ekseninden yönlendiriliyor gibigörünmesine yol açmaktadır. Bu durum, partinin ulusal çıkarlardan uzaklaştığı algısını güçlendirmektedir.
Atatürkçü Kesim ve Stratejik Kutuplaştırma
Bugün, Atatürkçü olarak sahne alan bazı kesimlerin, kendilerini ideolojik olarak sol, Alevi veya Avrasya bloğunun bir esiri gibi konumlandırmaları dikkat çekicidir. Bu durum, halkın geniş kesimlerinin kendilerini bu yapının dışında hissetmesine neden olmaktadır. Oysaki, yapılan anketler halkımızın %40-70'inin mevcut siyasi partilere güvenmediğini ve inatla Atatürk Milliyetçiliği etrafında birleştiğini göstermektedir.
Hem iktidar hem de muhalefet, halkın bu milli bütünleşmesinin kurumsal bir yapıya dönüşmesinden korkmaktadır. MHP ve Perinçek'in söylemleri de, bu bütünleşmeyi engellemek ve suyu bulandırmak amacına hizmet ediyor gibi görünmektedir.
Sonuç
Tüm bu gelişmeler, CHP'nin gölgesinde kalan tüm Atatürkçü kesimlerin bölünmesini ve siyasi olarak etkisiz hale getirilmesini hedefleyen büyük bir stratejinin parçasıdır. Gürsel Tekin hakkında ortaya atılan "kayyum" iddiaları, bu stratejinin bir parçası olarak CHP'nin iç çatışmalarla meşgul edilerek halkın gözünden düşürülmesini amaçlamaktadır.
Eğer bu duruma karşı uyanık olmazsak, siyasi partilerin kendi çıkarları uğruna ülkemizin geleceğini feda ettiğini görmeye devam edeceğiz.
SAYGILARIMIZLA